İran

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

İnsanlar sokaklarda. Havaların soğuk ve sert gittiği şu günlerde İran’ın hemen her şehrinde yüzlerce binlerce insan sokaklarda. Ölenler, yaralananlar var. Rejim karşıtlarının gösterilerine şimdi de rejim yandaşları mukabele etmeye başlamış.

Sorduğumuz İranlılar, konunun aslında eski –yeni, Hamaney-Ruhani kavgası olduğunu; iki tarafından birbirine karşı bu gösterileri bir koz olarak kullanmak için zamanlama kolladığını söylüyorlar.

Dini Lider Ayetullah Hamaney ile Cumhurbaşkanı Ruhani ilişkileri en başından itibaren iyi değil. Sokaklara çıkanların ilk tepkileri dini liderliğe idi ve daha fazla özgürlük taleplerini içeriyordu. Sonrasında sesler, tonlar değişti; bu kez hayat pahalılığı, yoksulluk, yolsuzluk gibi Ruhani tarafını da ilgilendiren bir yöne evrildi.

Nitekim ilk başlarda “İranlıların yönetimi protesto hakları vardır!” açıklaması yapan Ruhani, iş kendilerine doğru dönmeye başladığı andan itibaren “gösterilerde şiddete başvuranların, provakatörlerin cezalandırılacağından” bahsetmeye başladı.

Bütün bunlara rağmen Devrim Muhafızları ve Besiçler devreye girmiş değil. İranlıların dediklerine göre Devrim Muhafızlarının sokağa müdahalesi ancak Hükümetin isteği ve izni ile mümkün, Hükümet de istemiyor. Çünkü zaten Hükümet’in dini liderlikle en büyük sıkıntılarından birisi de Devrim Muhafızlarının konumu. Dini liderlik kontrolündeki bu yapı halkı tedirgin ediyor, her türlü işin, taşın altından çıkıyor, büyük küçük pek çok yolsuzluk da yine bunlar eliyle gerçekleşiyor, denilmekte. İnsanların zaten isyan ettikleri en başat güç bu… Besiçler ise işsiz güçsüz takımı. Kamu kaynakları ile beslenen, sistemi korumak üzere bekletilen milis güçleri. Bunlar da sürekli zaten dumanlı hava gözlüyorlar ki, kendilerine iş çıksın…

Amerika ve İsaril konuştukça halk sokağa çıkıp çıkmamak arasında bocalıyor. Dile getirdikleri taleplerinde haklı olduklarını düşünenler bile “acaba yanlış mı yapıyoruz?”, “yaptıklarımız kimin için?” demeye başlamışlar…

İran’ın ülke dışında asker bulundurması, sıcak çatışmalara girmesi, ambargonun yeniden daha sıkıştırıcı bir şekilde dönüşü, kaynakların halka ulaşmayışı ve İran halkının dünya üzerinde yaşadığı sıkıntılar artık bir şekilde sistemden de, hükümetten de hesap sorulabilecek, dışa açık, barışçı, anlayışlı bir yeni yapının oluşturulması gerektiğini insanların içine nakşetmiş gibi…

Sokaklardaki akortsuzluk, herkesin farklı taleplerle dışarıda olması İran açısından işlerin kolay olacağı anlamına gelmiyor. Bu çatışmalar bastırılsa bile, -ki bastırılacaktır- bu Iran’ın hemen huzur bulacağı anlamına gelmiyor.

Şah ailesinden bile medet umabilen insanların olduğu bir ülkede sorunların ve yaşananların ciddiye alınması lazımdır.

Bu arada ilginç bir bilgi, Iran’da sokaklara inenler arasında Azerbaycan Türklerinin oransal olarak en az durumda oluşudur. En fazla tahribatın, ölümlerin ise Kürtlerin olduğu bölgelerde olması ve yine isyanların musevi azınlık tarafından finanse ve koordine edildiği ve bundan dolayı insanların isyanları “dış mihraklara bağlıyor” iddiaları ise hem daha da ilginç hem de ciddi bir teyide muhaç gibi geliyor bana…

Umarım ve dilerim ki, isyan biter, olup bitenler komşumuz İran en kısa sürede normalleşir, insan hakları ihlalleri olmaz, ortadan kalkar ve demokratik yapının kurulup gelişmesine katkı sağlar…

Değerli dostum, gençlik arkadaşım, kıymetli bilim insanı Prof. Dr. Hüsamettin Arslan elim ve amansız hastalık neticesinde erkenden aramızdan ayrıldı. Pek çok hatıramız vardı. Hepsi de onun saf, tertemiz, bilimden başka bir dünyası olmayan yanları ile ilgili idi. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Tüm yakınlarına, sevenlerine ve bilim camiasına baş sağlığı diliyorum.

Diğer Yazıları