Hava şartları ve iklim

Mikdat Kadıoğlu

Mikdat Kadıoğlu

Bu günler Türkiye’de günlük hava sıcaklığı rekorları kırılıyor. Meteorolojinin, bir sporcu gibi rekor kırması akla havalar çıldırdı mı, vb. soruları getiriyor. Meteorolojinin rekor kırma yeteneği anlaşılamadığı gibi en çok da bu günlük hava şartlarına bakarak iklim hakkında konuşma hatasına düşülüyor. Bilinmeyen ya da doğru bilinen yanlışların bazıları şunlardır...
Hava şartları ile iklim arasındaki farkı şöyle ifade edebiliriz: Hava durumu bizim maruz kaldığımız hava şartları; iklim ise geçmişteki tecrübelere dayanarak beklediğimiz hava şartlarıdır. Bir yerin iklimini, orada uzun süre hükmeden hava durumları karakterize eder. Burada söz konusu edilen “uzun süre”, 100 yılı aşkın bir zaman dilimidir. Diğer bir deyişle bir yerin iklimini, orada normal bir insan ömründen daha uzun bir süre görülen hava durumlarının bir ortalamasıdır. Uzun yıllar boyunca bir yerin iklimini belirleyen bu hava durumları içinde bir çok aşırı sıcaklıklar, soğuk hava dalgaları, kuraklıklar, seller ve fırtınalar vardır. İstanbul’daki meteoroloji kayıtlarına bakılırsa geçmişte, örneğin, Haziran ayında çok daha soğuk yağışlı günlerin yaşandığı görülebilir. 3 ve 19 Haziran 1987, 15 Haziran 1988’de görülen şiddetli yağışlar ile İstanbul’da yüzlerce ev ve işyeri sular altında kalmıştı, 18 Haziran’da 31 derece olan hava sıcaklığı 19 Haziran günü 21 dereceye düşmüştü.
Hava şartları astronomik mevsimlere uymak zorunda değildir
Takvimlerimizin gösterdiği mevsimlerin başlangıç ve bitiş tarihleri, dünyanın hareketlerine göre belirlenmiştir. Böylece 22 Aralık-21 Mart, Kış; 21 Mart-22 Haziran, İlkbahar; 22 Haziran-23 Eylül, Yaz; ve 23 Eylül-22 Aralık arası Sonbahar olarak bilinmektedir. Görüldüğü gibi astronomik olarak dünya-güneş ilişkilerinden ortaya çıkan ve bir yılı dört eşit parçaya bölen mevsimler belirlenirken ne hava şartları ne de iklim göz önüne alınmıştır. Bu nedenle de, örneğin, resmen Yaz mevsiminin başlamasından haftalar sonra havaların hala yeterince ısınmadığı sık sık gözlenebilmektedir. Genellikle bu gibi durumlarda kamuoyunda mevsimlerin değil de hava şartlarının “yanlışlığı” üzerinde durulmakta ve iklimin değiştiği şeklinde spekülasyon yapılmaktadır.
Özellikle İstanbul’da ikliminin astronomik takvime uymadığını gösteren, İstanbul’un iklimi için söylenmiş bir çok özdeyiş vardır. Örneğin, “Hiç bir mevsim hemen gelmez, hemen gitmez. Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış gelir. İstanbul’un kışı sona kalır. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.” Bu özdeyişlerin ortak yönü “pastırma yazı” gibi hep bir mevsimin diğerine doğru sarkmasını ve gecikmesini tarif etmeleridir.
Sonuç olarak serin ve yağışlı (sıcak ve kuru) havalar, normal atmosfer sistemleri tarafından oluşturulmaktadır. Serin ve yağışlı havalar ile küresel iklim değişikliği, hele hele küresel ısınma arasında ilişki kurmak sadece bir spekülasyondur. Ayrıca atmosferde “hava boşluğu” yoktur “türbülans” vardır. Ozon tabakası “delinmemiş”; sadece stratosferik ozon gazında yer yer “seyrelmeler” oluşmuştur. Havanın “ısısı” değil “sıcaklığından” bahsedilebilir...
Gelişmiş ülkelerde astronomik takvimlerin bu yanıltıcı yönü meteorolojik olaylara duyarlılığı fazla olan kimseleri “Meteoroloji Takvimleri” kullanmaya yöneltmektedir. İster astronomik, ister meteorolojik takvim kullanılsın, havanın hiç bir zaman bu takvimlerin belirlediği tarihlere tam olarak uyması beklenmemelidir. Çünkü bu havanın doğasına aykırıdır (“havai” bir şeydir şu hava!).
Hava şartları nadiren normallerinde seyreder
Bazen meteoroloji raporlarında, “Bu hafta hava sıcaklıkları mevsim normallerinin altında seyredecektir.” şeklinde bir ifade kullanılır. Burada geçen “normal” kelimesinin meteorolojide ne anlamda kullanıldığının bilinmesi, bu konuda herhangi bir yorum yapmak için zaruridir. Meteoroloji ve iklim biliminde, mesela İstanbul için 22 Haziran’daki sıcaklığın günümüzdeki normali, 1961-1990 yılları arasındaki 30 adet 22 Haziran günlerinin sıcaklık ortalaması ile verilir. Bu 30 yıllık ortalamada kullanılan yıllar her 10 yılda bir değişir. Örneğin 2001 yılında, 22 Haziran’ın sıcaklık ortalaması 1971-2000 yıllarında gözlenen 22 Haziran sıcaklıklarının bir ortalaması olacaktır. Buradan da görüldüğü gibi değişen zaman ve iklim şartları ile birlikte iklim normalleri de değişmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken şey şu ki, mesela hava sıcaklıklarının normallerinin üstünde veya altında bir müddet seyretmesi iklim değişikliğinin işareti değildir. Yine örnek olarak ele aldığımız 22 Haziran sıcaklıklarının yıldan yıla değişimini incelersek, bu günün bir yıl normalinin üzerinde; bir değer bir yılda normalinden daha düşük başka bir değere sahip olarak zigzaglar yapdığını görürüz. Diğer bir deyişle 22 Haziran çok nadiren normal denen ortalama sıcaklıkta seyreder. Sıcaklıklar genellikle normalden büyük veya küçüktür. Meteoroloji raporlarında “normalin üzerinde” veya “normalin altında” gibi ifadeler iklim değişikliğini belirtmek için değil, sadece kıyas yapmak amacı ile kullanılmalıdır.
Belli sayıdaki meteorolojik rekor normal karşılanmalıdır
Sporcular gibi meteoroloji de rekor kırar. Ve hergün dünyanın herhangi bir yerinde bir meteorolojik rekor kırılmaktadır. Örnek olarak, İstanbul’da 22 Haziran 1997’de şu ana kadar ölçülmüş en yüksek sıcaklıktan daha yüksek bir sıcaklık ölçülse, buna bir meteorolojik rekor deriz. İstatistik kanunları 1997 yılında İstanbul’da meteorolojik değişkenlerin herhangi birinin günlük değerinde yaklaşık olarak 9 adet rekorun kırılabileceğini gösterir. Diğer bir deyişle, istatistiğin raslantı kanunları, hiç değişmeyen bir iklim rejiminde bile geçmişte görülmeyen meteorolojik olayların ortaya çıkmasıyla sıcaklık ve yağış miktarlarında belirli sayıda rekor değerlerin ölçülmesini normal karşılamamız gerektiğini ifade eder.
Hiç düşündünüz mü, ömrünüz (diyelim 70 yıllık bir süre) boyunca şu ana kadar gördüğünüzden daha büyük bir günlük yağış miktarını kaç defa daha görebilmeyi beklersiniz? İstatistiğe göre bunun sayısı normalde yaklaşık olarak 5’dir. Ancak, resmi meteorolojik ölçümlere bakarak “Bugün benim hayatımda yaşadığın en sıcak sekizinci 22 Haziran” diyebiliyorsanız, bir iklim değişikliğinden şüphe edebilirsiniz. Yoksa insan hafızası özellikle 365 günde bir ve uzun yıllar öncesi yaşadığı hava şartlarını sağlıklı bir şekilde hatırlayacak ve kıyaslayacak kadar güçlü değildir. Salt hafıza kayıtlarına dayanarak “bu ne sıcak, iklim değişti, ozon tabakası delindi” şeklinde yapılan yorumlar bilimsel temele sahip değildir.
Özetle, hava havai bir şeydir...

Diğer Yazıları