Bu yazıda siz de kendinizi bulmadınız mı?

Metehan Demir

Metehan Demir

Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Bu vatan, bu millet ve bu Cumhuriyet ilelebet varolsun.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının binbir güçlükle, fedakarlıkla kurduğu bu büyük Cumhuriyete hepimiz, siyasi düşüncemiz ne olursa olsun sahip çıkmak zorundayız.

Bu ülkenin düşmanlarının, hainlerinin bir an bile gözünü kırpmadığını, 15 Temmuz dahil, defalarca birlikte yaşamadık mı?

Bugün Cumhuriyetimizin ebediyete dek sürmesi adına milli meselelerde bugün her günden daha güçlü ortak paydada kenetlenme zamanı...

Malumunuz, geçmişimizi unutursak geleceğimizi sağlıklı bir şekilde tesis etmekte zorlanırız. Geçmişin tüm temiz, masum duygularını gelecek nesillere taşıyabilirsek, geleceğin büyük hayallerinin temellerini daha güçlü atabiliriz.

"Ufak şeylerle mutlu olmayı bilirsek" ileride çok ama çok mutlu oluruz. Şimdiki nesillere insan bazen bakıyor. Açıkçası bazen içi burkuluyor.

En iyi arkadaşının, içinde her tür kötülüğü de barındırabilecek cep telefonu olduğu bir nesile artık laf anlatmak da zor.

Geçenlerde ATM’den para çekmek için bekleyen ve ayakta zor duran yaşlı bir amcanın önüne geçen 16-17 yaşlarındaki bir gence müdahale ettiğimde bana; "Ne var abi, beklesin dede işi ne, ben bir yere yetişeceğim" diye yanıt verdi. Şaşırmadım aslında. Çünkü böyle o kadar genç, çocuk var ki...

Bugün sabah bir arkadaşım bana "eski bayramlar, eski günler..." derken bir de ayrı mesaj atmış. "Biz eskiden böyleydik" başlığını taşıyan bir yazı...

Yaşı artık belli bir seviyenin üzerinde olanlar okuyunca herhalde kendini bu yazının tam ortasında bulacaklar. Her satırını yine çocuklukları ile yaşayacaklar. Ve şimdi neden bu nesiller, bu zamane çocukları bu duyguları yaşamıyor diye üzülecekler.

Yazının sahibini çok araştırdım. Bulamadım. Hep anonim sayfalarda paylaşılmış. Eğer yine de atladıysak asıl ondan özür dileriz. Ama "eski bizi" bu kadar iyi anlattığı için yürekten tebrikler.

Yazıyı aşağıda bulacaksınız. Ufak nacizane bir bayram hediyemiz olsun. Nice güzel, ve hep birlikte geçireceğimiz Cumhuriyet Bayramları'na...

BİZ KİMDİK BİLİYOR MUSUNUZ?..

Kesme şekeri ilk gördüğümüzde, "Buna nasıl şekil vermişler de böyle olmuş!" diye *heyecanlanan çocuklardık biz.

"Bir gün benim de bir uçan balonum olsa" diye hayaller kurarak uykulara dalan *hüzünlü çocuklardık biz.

Karnemize zayıf düşürdüğümüzde, ailemize bunu nasıl izah edeceğiz diye *yüzü kızaran çocuklardık biz.

Ahizeli telefonlara kimin aradığını bilmeden, herkesten önce ilk 'alo’yu diyebilmek için koşan *telaşlı çocuklardık biz.

Siyah beyaz televizyonlar ile gördüklerimizin rengini hayal eden, yayın bitince okunan İstiklal Marşımızı duyduğumuz anda yattığımız yerden ayağa kalkıp saygı duruşu yapan *onurlu çocuklardık biz.

Doğum günlerimizde kendisine kitap armağan edilen, gazetelerden günlerce kupon biriktirilerek sahip olduğumuz Temel Britannica, Meydan Larousse, Gelişim Hachette gibi kaynaklardan merak ettiklerimizi öğrenmeye çalışan *ansiklopedi çocuklarıydık biz.

Uzaktan kumandalı televizyonla ilk tanışmamızda oturduğumuz yerden sadece 3-5 kanalı değiştirebildiğimiz halde mutlu olan *mütevazı çocuklardık biz.

Belediye otobüslerinde, hamile, yaşlı teyze ve amcaları gördüğümüzde yerimizi onlara vermek için ayağa kalkan *merhametli çocuklardık biz.

Bayramlarda bizleri lavabo pompası gibi öpen teyzelerin verdiği mendilleri, harçlık veren amcaları, dedeleri özleyen, kazandığımız paraları, gençlik parkındaki *çarpışan otolara binerek harcanan çocuklardık biz.

Kışın soğuklarında pekmez ile tahini karıp yiyen, üşümemek için içimize yünlü içlik giyen garip çocuklardık biz.

Sokaklarda gazoz kapağı toplayıp, mektup pullarından koleksiyon yapan, akşam ezanı okundu mu dayak yememek için evlere koşan çocuklardık biz.

Sütü bakkaldan alamayıp, hafta sonları mahallenin sütçüsünü elimizde tencerelerle bekleyen, sonra o sütü kaynatıp üzerindeki kaymağı afiyetle yiyen, komşudan aldığımız maya ile o sütün yoğurt olmasını bekleyen sabırlı çocuklardık biz.

Kışlık kazaklarımızı güveler yemesin diye bolca naftalinleyip valizlerde eşyalarını saklayan umutlu çocuklardık biz.

Komşu apartmanların meyve ağaçlarına gizlice çıkan, dalından meyve yemenin zevkini çıkartan ama yaptığıyla da utanan, içinde “Allah” korkusu olan çocuklardık biz.

Bizden bir yaş dahi büyüklerimize "abi, abla" diyecek kadar saygılı olan çocuklardık biz.

Mahallemizde kızlarla, erkeklerle toplaşıp yakan top, yedi kiremit oynayan, küfür etmeyi bilmeyen centilmen çocuklardık biz.

Evde çorba diye sadece tarhana ve mercimek çorbası içen, dışarıda domates çorbasının üstüne kaşar serpildiğini gördüğünde sündüre sündüre o çorbayı içmeyi beceremeyen masum çocuklardık biz.

Çikolatanın tadını bayramdan bayrama bilen, pötibör bisküvi arasına sade lokumu bastırıp pasta niyetine afiyetle yiyen mutlu çocuklardık biz.

Mahallemizden geçen macuncu, simitçi, pamuk ve elma şeker satıcılarını gördüğümüzde heyecanlanan yokluğu bilen çocuklardık biz.

Siyah önlükleri, beyaz yakaları olan, sabahları okulda "Andımız"ı bağıra bağıra söyleyen vatansever çocuklardık biz.

Daha sizlere ne söyleyeyim,

Bizlerin o tatlı ve telaşlı heyecanlarından şimdi ne kaldı.

Aslında bizler çok şanslı ve çok mutluyduk!..

Bu yazdıklarımı okuyun ve bizleri biraz hissedin..

İşte biz böyleydik zamane çocukları!

Diğer Yazıları