Bakü İnsani Forumu’nun ardından

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Geçtiğimiz hafta Azerbaycan’da idim. Uluslararası 5. Bakü İnsani Forumu’da Türkiye’den davet edilen beş delegeden biri idim. 80 ülkeden 400 kadar katılımcı ve altı ayrı bölümde tartışmalar vardı. Ben medya kısmına çağrıldım.

İki gün süren forumun ilk günü Devlet Başkanı İlham Aliyev’in şahane konuşması ile başladı. Sayın Aliyev, irticalen yaptığı çok ufuklu konuşmasında Azerbaycan’ın uluslararası alanlarda göstermiş olduğu büyük başarıları özetleyerek, tüm dünya ile geliştirdikleri insani münasebetlere vurgu yaptı. Geleceğe dair öngörüleri ve hedefleri ise daha demokratik, gelişmiş, modern, üreten, refahı toplumsal tabana yayan, saygın ve başarılı bir Azerbaycan’a dair idi. O kanaatteyim ki, bu konuşma sadece benim değil, dinleyen herkesin beğenisini kazanmış ve ilgi ve takdir duyguları ile dinlenmiştir.

Saygıdeğer Başkan İlham Aliyev’in gösterdiği gelecekteki Azerbaycan vizyonu elbette ki tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da temennisi, arzusu ve gururu olacaktır.

Azerbaycan halkının mutluluğu bizim mutluluğumuzdur, başarıları bize kıvanç verir.

İnşallah İnsani Forum çerçevesinde ele alınan konularda dünyanın değişik ülkelerinden farklı konularda sergilenen yaklaşımlar da hayata geçirilme imkânına kavuşur. Bu türden toplantılarda olduğu gibi kimse havanda su dövmemiş olur; özellikle sonuç bildirgelerine yansıyan, bizim de katkı verdiğimiz daha yaşanılabilir dünya için uluslalarası yakınlaşmalar ve ortak yaklaşımlar benimsenir.

Bu bağlamda, zikretmemiz gereken bir husus var ki yine çok önemlidir. Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 günü yaşamış olduğu kanlı darbe girişiminin Azerbaycan’da her fertte aynı duygularla büyük üzüntülerle karşılandığını, başarısız olmasının herkeste büyük bir rahatlama ve sevince yol açtığını söyleyebilirim. Çünkü, kalpleri Türkiye ile atıyor ve kardeşliğin en güzel ve ulvi değerlerini sürekli kılacak şekilde içlerinde taşıyorlar.

Özgür ve tarafsız medya, etik değerler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasinin ve çoğulculuğun korunması hepimizin ortak dileği ve temennisi idi. Yeni medya ile birlikte ortaya çıkan sorunlar çok boyutlu olarak masaya yatırıldı ve tartışıldı. Ancak her şart altında özgürlüklerin korunması, insanların haberlere erişim hakkı, özel hayatın korunması gibi hususlarda görüş birliği hakim oldu.

Medya ve terörizm bağlamında tarafımızdan ileri sürülen yaklaşımlar ise, dünyanın pek çok ülkesinden gelen değerli uzmanlar, gazeteciler, akademisyenler tarafından dikkatle dinlendi ve özellikle 15 Temmuz girişiminde Türk medyasının tutumu ile ilgili ayrıntılı bilgilendirmemiz birçok önyargının kırılmasına vesile oldu.

Ne yazık ki, Türkiye’nin yaşadığı kanlı darbe girişiminin hala birçok insan tarafından tam olarak anlaşılmadığı veya Fetö yapılanmasının uluslararası kollarınca Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde anlatıldığı anlaşılıyor. Ancak, gerçekleri ortaya koyduğumuz zaman önyargıların kolaylıkla kırıldığını, insanların nasıl bir dehşeti yaşadığımızı anlamaları mümkün oluyor. Bu bakımdan da yine tekrarlamak istiyorum, Türkiye’nin tüm insan kaynakları ile konuyu uluslararası muhataplarına anlatması elzemdir. Sanayici, işadamı, akademisyen, bürokrat, gazeteci, sanatçı, aydın her insanımız uluslararası arenada kendi muhataplarına gerçekleri anlatmalı ki, Fetö yapılanmasının devam eden tahribatının önüne geçebilelim.

Bunu şunun için söylüyorum, Azerbaycan’da darbe girişimi gecesi Türkiye için kaygılanan, dua eden her insan, darbe sonrası darbecilere yapılan operasyonları tam olarak idrak edebilmiş değil; Fetö yapılanmasının tesiri ile “aşırı” bir davranış olup olmadığı yolunda sorular yöneltiyorlar.

Yeri gelmişken yine bu süreçte medyayı çok iyi bilgilendiren büyükelçilik görevlilerimizi ve özellikle Basın Müşavirimiz Hamit Karadeniz beyefendiyi de takdirle yad etmeliyim. Her yere yetmeye, her soruyu cevaplamaya özen gösteren çok kıymetli bir insan.

Görev süresi sona erdiği için dönen Kültür Müşaviri Seyit Ahmet Arslan bey ise artık bir efsane. Yediden yetmişe Azerbaycan’ın, Bakü’nün sevgilisi. Umarım Bakü’ye görevlendirilecek yeni görevli de aynı sevgi ve etkiyi yaratır.

Bakü Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abel Muharremoğlu beyefendi ise ülkesinin önde gelen Türkiye sevdalılarından. İki ülke arasındaki bilimsel ilişkilere çok değer veriyor ve artırılmasını arzu ediyor. Geçtiğimiz yıllarda üniversitelerinin Jurnalistika Fakültesi ile yapmış olduğumuz işbirliği için teşekkür etti, devamı arzularını dile getirdi.

Diğer yandan Tika tarafından bu fakülteye yapılan radyo ve televizyon stüdyosu ise muazzam ve tüm fakülte çalışanları adına değerli bilim insanı Aynur Kerimova hanımefendi büyük bir mutluluk ile bize gezdirdi. Tika’nın önceki koordinatörü Mustafa Haşim ve Yardımcısı İsmail Gürlek Beyler şimdi görevleri sona erip dönmüş olsalar da herkes tarafından büyük bir sevgi ile anılıyor.

Bu günlük bu kadar. Azerbaycan izlenimlerimi önümüzdeki günlerde yine paylaşacağım.

Bakü İnsani Forumu’nun ardından

Geçtiğimiz hafta Azerbaycan’da idim. Uluslararası 5. Bakü İnsani Forumu’da Türkiye’den davet edilen beş delegeden biri idim. 80 ülkeden 400 kadar katılımcı ve altı ayrı bölümde tartışmalar vardı. Ben medya kısmına çağrıldım.

İki gün süren forumun ilk günü Devlet Başkanı İlham Aliyev’in şahane konuşması ile başladı. Sayın Aliyev, irticalen yaptığı çok ufuklu konuşmasında Azerbaycan’ın uluslararası alanlarda göstermiş olduğu büyük başarıları özetleyerek, tüm dünya ile geliştirdikleri insani münasebetlere vurgu yaptı. Geleceğe dair öngörüleri ve hedefleri ise daha demokratik, gelişmiş, modern, üreten, refahı toplumsal tabana yayan, saygın ve başarılı bir Azerbaycan’a dair idi. O kanaatteyim ki, bu konuşma sadece benim değil, dinleyen herkesin beğenisini kazanmış ve ilgi ve takdir duyguları ile dinlenmiştir.

Saygıdeğer Başkan İlham Aliyev’in gösterdiği gelecekteki Azerbaycan vizyonu elbette ki tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da temennisi, arzusu ve gururu olacaktır.

Azerbaycan halkının mutluluğu bizim mutluluğumuzdur, başarıları bize kıvanç verir.

İnşallah İnsani Forum çerçevesinde ele alınan konularda dünyanın değişik ülkelerinden farklı konularda sergilenen yaklaşımlar da hayata geçirilme imkânına kavuşur. Bu türden toplantılarda olduğu gibi kimse havanda su dövmemiş olur; özellikle sonuç bildirgelerine yansıyan, bizim de katkı verdiğimiz daha yaşanılabilir dünya için uluslalarası yakınlaşmalar ve ortak yaklaşımlar benimsenir.

Bu bağlamda, zikretmemiz gereken bir husus var ki yine çok önemlidir. Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 günü yaşamış olduğu kanlı darbe girişiminin Azerbaycan’da her fertte aynı duygularla büyük üzüntülerle karşılandığını, başarısız olmasının herkeste büyük bir rahatlama ve sevince yol açtığını söyleyebilirim. Çünkü, kalpleri Türkiye ile atıyor ve kardeşliğin en güzel ve ulvi değerlerini sürekli kılacak şekilde içlerinde taşıyorlar.

Özgür ve tarafsız medya, etik değerler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasinin ve çoğulculuğun korunması hepimizin ortak dileği ve temennisi idi. Yeni medya ile birlikte ortaya çıkan sorunlar çok boyutlu olarak masaya yatırıldı ve tartışıldı. Ancak her şart altında özgürlüklerin korunması, insanların haberlere erişim hakkı, özel hayatın korunması gibi hususlarda görüş birliği hakim oldu.

Medya ve terörizm bağlamında tarafımızdan ileri sürülen yaklaşımlar ise, dünyanın pek çok ülkesinden gelen değerli uzmanlar, gazeteciler, akademisyenler tarafından dikkatle dinlendi ve özellikle 15 Temmuz girişiminde Türk medyasının tutumu ile ilgili ayrıntılı bilgilendirmemiz birçok önyargının kırılmasına vesile oldu.

Ne yazık ki, Türkiye’nin yaşadığı kanlı darbe girişiminin hala birçok insan tarafından tam olarak anlaşılmadığı veya Fetö yapılanmasının uluslararası kollarınca Türkiye’nin aleyhine olacak şekilde anlatıldığı anlaşılıyor. Ancak, gerçekleri ortaya koyduğumuz zaman önyargıların kolaylıkla kırıldığını, insanların nasıl bir dehşeti yaşadığımızı anlamaları mümkün oluyor. Bu bakımdan da yine tekrarlamak istiyorum, Türkiye’nin tüm insan kaynakları ile konuyu uluslararası muhataplarına anlatması elzemdir. Sanayici, işadamı, akademisyen, bürokrat, gazeteci, sanatçı, aydın her insanımız uluslararası arenada kendi muhataplarına gerçekleri anlatmalı ki, Fetö yapılanmasının devam eden tahribatının önüne geçebilelim.

Bunu şunun için söylüyorum, Azerbaycan’da darbe girişimi gecesi Türkiye için kaygılanan, dua eden her insan, darbe sonrası darbecilere yapılan operasyonları tam olarak idrak edebilmiş değil; Fetö yapılanmasının tesiri ile “aşırı” bir davranış olup olmadığı yolunda sorular yöneltiyorlar.

Yeri gelmişken yine bu süreçte medyayı çok iyi bilgilendiren büyükelçilik görevlilerimizi ve özellikle Basın Müşavirimiz Hamit Karadeniz beyefendiyi de takdirle yad etmeliyim. Her yere yetmeye, her soruyu cevaplamaya özen gösteren çok kıymetli bir insan.

Görev süresi sona erdiği için dönen Kültür Müşaviri Seyit Ahmet Arslan bey ise artık bir efsane. Yediden yetmişe Azerbaycan’ın, Bakü’nün sevgilisi. Umarım Bakü’ye görevlendirilecek yeni görevli de aynı sevgi ve etkiyi yaratır.

Bakü Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abel Muharremoğlu beyefendi ise ülkesinin önde gelen Türkiye sevdalılarından. İki ülke arasındaki bilimsel ilişkilere çok değer veriyor ve artırılmasını arzu ediyor. Geçtiğimiz yıllarda üniversitelerinin Jurnalistika Fakültesi ile yapmış olduğumuz işbirliği için teşekkür etti, devamı arzularını dile getirdi.

Diğer yandan Tika tarafından bu fakülteye yapılan radyo ve televizyon stüdyosu ise muazzam ve tüm fakülte çalışanları adına değerli bilim insanı Aynur Kerimova hanımefendi büyük bir mutluluk ile bize gezdirdi. Tika’nın önceki koordinatörü Mustafa Haşim ve Yardımcısı İsmail Gürlek Beyler şimdi görevleri sona erip dönmüş olsalar da herkes tarafından büyük bir sevgi ile anılıyor.

Bu günlük bu kadar. Azerbaycan izlenimlerimi önümüzdeki günlerde yine paylaşacağım.

Diğer Yazıları