Ayak oyunları

Hüseyin Kaya

Hüseyin Kaya

Söz, insanın itibar denen elbisesidir.

Hakkaniyet, Adem'den beri öğrendiğimiz bir hakikattir.

“Ben nefsime uydum” derken arınmak istediğimizi beyan ederiz Yaratıcı’ya...

Akıl muhatap olunmanın ölçüsüdür. Baliğ olmak ise yaşamı üstlenmenin başlangıç zili.

Sevgili Ülkem ve bir parçası olmakla Sevgili Ben diyoruz ki;

Akıl Baliğ olmanın manasıyla idrak etmek istiyoruz hadiseleri ve idrakin emrince amel etmek istiyoruz.

Birinci Dünya Harbi'nden bu yana ayağa dikilmek mücadelesi veriyoruz.

Mücadelenin fedakarlığından olsa gerek erteliyoruz yaşamları.

Bazen ayaklarımız açıkta kalıyor, bazen de aklımıza ihanet saldırıyor.

Ciğerlerimiz kan soluyor. Rüyalarımız kabus.

En ince ayarlarımıza müdahale yapılıyor düştük düşecek gibi oluyoruz.

Sedyeye ramak kalmış sendeliyoruz.

Buna rağmen hayretler uyandıran destanlar yazıyoruz.

Fitneyi fesadı boğan bir kardeşlik türküsü oluyor Türkiye.

Üstelik en zor zamanlarda...

Tarihin aklı, şehitlerin kanı ile birleşince Şeytan ve dostları ve dahi bilim darmadağın oluyor bir anda.

Evet bunlar doğru da.

Ne diyor hakikatın yazısı.

Diyor ki insanoğlu fırtınanın şiddetinden sığınır ve sahili selamete vardığında bunu hemen unutur.

Bu insanın kendine bir toplumun geleceğine kurmuş olduğu bir tuzaktır.

Aklı nefsin yoldan çıkarmasıdır kabaca.

Dinmiş fırtına endişesine bir de güllük güneşlik bir sahil görünce hemen yoldan çıkarız.

Meşruluk konusunda nefsin akla yapamayacağı oyun, gönle yapmayacağı kur yoktur.

“Darbenin siyasi ayağı yoktur” sözü bu anlattıklarımız ölçüsünde neye tekabül etmektedir.

Bu millet bundan ne anlasın, ne desin şimdi?

Gerçekte bu sabah da kan tükürmüşken sakınacak değiliz elbette.

Berberi, akademisyeni, askeri, ibnesi, fahişesi, finansçısı, hakimi, şeytanı, melek gibi görüneni var.

Bu ihanet ve kötülük gemisinde her türden adam var; siyasetten kimse yok öyle mi?

"FETÖ’nun siyasi ayağı yok!" sözü inandırıcı değildir.

"Belki ayak değil de bedenin başka yerleriyle ifade edilecek yönleri vardır" diyesi geliyor insanın.

Bu anlayış arizi bir siyasi tutum değilse ayıptır, günahtır; kime?

Elbette şehit makanına geçmiş sonsuz yaşamlarıyla bizi müşahade eden şehitlerimize.

Ve yine cesaretleriyle Hazreti İnsan makamına gelmiş gazilerimize.

Türkiye'yi üst akılların oyunları yıkamamışken böyle ayak oyunlarına ne gerek var.

Siyasetten taharet şarttır.

ÖNERİLER

- Bir polisin, kamu düzeni gibi bir konuyla uğraşan kişinin gitar çalıyor olması kınanamaz belki de önemsenecek bir şeydir. Taltif edilmesi gerekirken aksi doğru değildir.

KÜÇÜK BİR HİKAYE

Odamın penceresinden bakıyorum Ankara’ya...

İçi boş haşmetiyle bütün plazalar sıralanmış penceremin önüne.

Gökyüzüne açılan ufkumuza saldırıyor hepsi...

Yıldızları mehtabı perdelemek niyetindeler.

Yaşam gecenin yarısı oldu olacak.

Aşağılara doğru kayıyor gözlerim;

Hayat Çok Kısa Çayevi'nin ışıkları yanmakta bir.

Bu akşam bir ben eksiğim sanki.

Bilinçli bir akılla aklı dinlendiren kahve milletin seçkin üyeleri kalmış orada.

“Eve geç kalan gece“ şiirimin bir kaç mısrası bir de...

Ve yine kışın soğuğu, yazın sıcağı demeden bekleyen ayakkabı boyacısı kul Rıza.

Rıza kapının girişinde hala.

Kahveden sızan ışıkla ve soğuyan Ankara gecesinde sır dolu sahifeleri okumaya devam ediyor.

Yeşil çay demleyip efkar dağıtacağım küçük cam kenarından içeri sızan düşüncelerimle.

Diğer Yazıları