Almanya ve Türkiye’nin duruşu: Erdoğan ve Bahçeli

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Referandum bahanesiyle, Almanya’nın Türkiye’ye posta koyma, had bildirme çabaları tepeden tırnağa Türk milletine çarptı.

Bekir Bozdağ’ın, Nihat Zeybekçi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanları olarak bu ülkenin değişik bölgelerinde, şehirlerinde Türklerle yapacakları toplantılar engellendi.

Almanya, referandumda “evet” için propaganda çalışmalarını yürütmek isteyen bakanların kendi toprakları içinde Türk vatandaşları ile buluşmalarının önüne geçebilmek için geçerliliğine kendilerinin de inanmadığı sudan sebepler icad etmek için her çabayı gösterirken, zannetti ki Türkiye’deki muhalefet kendilerini destekleyecek ve özünde tam bir despotluk, insan hakları ihlali içeren tutum ve davranışlarını alkışlayacak. Sandıkları gibi olmadı.

CHP’nin önceki genel başkanlarından Antalya Milletvekili Deniz Baykal bu ülkede yapacağı “hayır” propagandasını iptal etti. Yapılan bu ağır hareketin Türk milletine yapılmış olduğunu belirtti. Gerçekten takdire şayandır. Keşke CHP’nin her mensubu bu şuur içinde hareket etse ve Almanya’nın bu neviden hareketlerinin Türk milletine yönelik olduğu gerçeğini kavramış olsa…

Malum, bu Almanya geçmişte uydu bağlantısı ile terör örgütü PKK’nın elebaşlarından birinin ülkelerinde toplantı yapmasına izin vermiş iken, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı engellemişti.

Şimdi de aynı hasmane tutumu Hükümet üyelerinin yapacakları toplantılar için devam ettiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu önemli günlerde tarihe geçecek bir açıklama ile “hodri meydan” dedi, geleceğini ve kendisini almayacak, konuşmasını engelleyecek bir Almanya tanımadığını belirtti.

Dört milyonun üzerinde vatandaşımızın yaşadığı, onların emekleriyle, alın terleriyle, sermayeleriyle yükselttikleri, büyümesine ve gelişmesine katkı sağladıkları Almanya’nın şimdi ülkelerine karşı bu açıktan hasmane tavrı elbette ki kabul edilebilir değildir.

Bu hasmane tavrı öncelikle orada yaşayan vatandaşlarımıza anlatabilmeleri gerekir.
Anlatmaları da mümkün değildir.

Otopark yokluğu gibi, sudan sebeplerle toplantı iptalini orada yaşayan Türklere değil, Almanlara da anlatmaları mümkün değildir.

Bugün MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli bir açıklama yaptı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yalnız olmadığını, Almanya’ya gitmek istediğinde kendisiyle birlikte hareket edeceğini söyledi.
Türkiye’nin milli refleksi işte tam da budur.

Mesele evet veya hayır değil, Türkiye’nin haysiyetidir. Türkiye’nin itibarıdır. Türkiye’nin gücü ve geleceğidir.
Vatandaşlarımız kanaatleri ne olursa olsun, bilgi alma hakkından, birbirleriyle buluşma, görüşme hakkından mahrum bırakılamazlar. Yaşadıkları ülkelerde kanunlara, kurallara uygun bir şekilde toplanma hakları kısıtlanamaz.

Cumhurbaşkanı’nın da, Hükümet üyelerinin de, CHP içinde münferit kalsa da Baykal’ın da ve nihayet Devlet Bahçeli’nin de söylediği budur. Kimse Türk milletini hakir göremez. Kimse Türk milletini engelleyemez. Kimse Türk milletine had bildirmeye tevessül edemez.

Barış, dostluk, müttefiklik, iyi ilişkiler elbette her zaman tercih ettiğimiz ve titizlikle uyduğumuz vazgeçilmez prensiplerimizdir. Ancak, bu tek taraflı sürdürülebilir bir şey değildir. tarafların çabalarının benzer yönde ve ağırlıkta olması gerekmektedir.

Almanya’nın ötedenberi Türkiye’nin terörizmle mücadelesinde bazen örtülü ve bazen de açık bir şekilde tarafını teröristlerden yana belirlemiş olması bu milletin dikkatinden kaçmamaktadır.

Alman politikacıların diplomasiyi ergen psikolojisi ile yürütme çabaları iki ülke ilişkilerini sıkıntıya sokar ve bundan da Almanya hiçbir zaman karlı çıkmaz.

Umuyor ve diliyoruz ki sağduyu hakim olur; Almanya her ne kadar itiraz ve red etse de Nazi dönemi reflekslerinden vaz geçer…

Diğer Yazıları