Akifçe bir Ramazan… AK tefekkür, AK mizan….
Yıl 1924..
Akifçe bir nida..
Akifçe bir sada..
‘Şarkın ki mefahir dolu, mazi-i kemali
Ya rab ne onulmaz yaradır şimdiki hali
Şirazesi kopmuş gibi, manzume-i iman
Yaprakları yırtık, sürünür yerde perişan
Vahdet mi, şiarıydı, görün şimdi gelin de
Her parçası bir melabe eyyamın elinde
Tarihine mev’ud-u ezelken ebediyet
Ey tefrika zehriyle şaşırmış giden ümmet
Nisyana çıkan yolda mı kaldın gümrah?
La havle vela kuvvete illa billah..’
Böyle anlatıyordu Merhum Akif bundan tam 93 yıl önce..
Böyle tarif ediyordu İslam coğrafyasının halini..
Bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı..
Tespit: Şirazesi kopmuş gibi, manzume-i iman
Teşhis: Ey tefrika zehriyle şaşırmış giden ümmet..
Vah ki vah..
Eyvah ki eyvah..
Ve Akifçe bir niyaz:
La havle vela kuvvete illa billah..
***
Yıl 2017..
'Müslümanların, kendi aralarındaki çatışmalar ve dış güçlerin saldırıları sonucu zulme uğradığı, kayıplar verip acı çektiği bir dönemde, Hz. Peygamber’e olan özlem daha çok anlam kazanıyor..
Müslümanlar olarak maruz kaldığımız tüm sıkıntıların, O’na ve tebliğcisi olduğu dine yeterince sahip çıkamamış olmamızdan kaynaklandığını çok iyi biliyoruz.'
Hak yolunda ve uğrunda kefenini cebinde taşıyan bir önder, Cumhurbaşkanımız, Akif’ten 93 yıl sonra İslam Coğrafyasının 21. yüzyıldaki halini bu berceste ifadelerle tasvir ediyor..
Ve Ak tefekkürün gösterdiği istikameti tarif ediyor AK Önder.
Diyor ki:
‘Müslümanlar olarak yaşadığımız zilletten kurtuluşumuz, dinimiz İslam’la aramızdaki rabıtayı güçlendirmemizden geçiyor. Bu süreç, Peygamber Efendimizin bize bıraktığı mirasa sahip çıkabildiğimiz, hayatını ve mesajlarını anlayıp yaşayabildiğimiz ölçüde hızlanacaktır. Sadece Peygamber Efendimizin Veda Hutbesindeki tavsiyelerini hakkıyla yerine getirmek dahi, Müslümanları kurtuluşa götürmeye yeter….’
“Onun cemalini ve amelini vücudumuzun ve ruhumuzun her zerresine nakşettikçe, dinimize olan muhabbetimizin de artacağına inanıyorum.”
‘Muhabbetten Muhammed oldu hasıl
Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl.’
Öyledir Vallah..
Öyledir Billah…
La havle vela kuvvete illa billah..
***
Ve yine Akif’ten..
Ve yine Akifçe:
‘Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz
Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da
Maziyi fakat yıkmaya kalkışma bu yolda
Ahlafa döner korkarım eslafa hücumu
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu?...’
Olmaz elbet..
Ne ki maziyle halin irtibatını kesmişse zamanede birileri..
Mazideki izan hale ulaşmaya yol bulamıyorsa..
Ve mazideki kemali zevale mahkum etmeye kalkışmışsa devran..
Ol vakit..
Bir Vahdet çağrısı yükselir bu vicdandan..
Dur der bir yüksek irfan Ak duruşla… Dur..!
‘Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
‘Ve sorar:
‘Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?’
Sahi ne yaptık..
Sahi ne yaptılar..
Ve sahi…
***
Uluslararası Hilye-i Şerif Yarışması Ödül Töreni ve Uluslararası Hüsn-i Hat ve Hilye-i Şerif Sempozyumunda Cumhurbaşkanımızın tarihi tespitleri bunları çağrıştırdı bende..
Vahdet yolunda, tevhid uğrunda yol tek..
Maziyle irtibatı kesmemek..
Değerlerimizi sahiplenmek..
Ve elbette
Kendi gerçeklerimizle yüzleşmek..
Ve benliğimize dönmek..
**
Durun diyecek sesi özlemiştik..
‘Durun ve Vahdette buluşun’ çağrısını..
Maziyle hali kavuşturacak bir önderi..
Asrın idrakine değerlerimizi söyletecek dirayeti..
Özlemiştik..
Diyor ya Şarkın dahisi Sadi-i Şirazi..
Diyor ya:
‘Müşkil-i nist ki asan neşeved
Merd bayed ki hirasan neşeved’
Kolaylaşmayacak zorluk yoktur, ama cesur ve ehil adam olursa..
Şimdi var..
Ve şükür ki var..
Övüncümüz, gururumuz…
AK iftiharımız..
***
Ve niyaz:
El hükmü lillahil aliyy’il kebir
Ve ileyhi’l merciu vel masir..
Hüküm onundur, dönüş ve gidiş onadır..
Şüphesiz..